Otelden çaldığım çakmakla yazıyorum. Hayat bu kadar sade işte. Birde bakmışsın kalemler, çaylar, kahveler, tuvalet kağıtları, havlular sonrasında kocaman bir yastık. Ne varsa hepsi gözüme hoş gözüküyor. Bedavalar. Çakmağında bir suçu yok. Önüne ne gelirse katıyor hayatına. Sadelikten hoşlanıyorum. Sade. Sade… Kapı çalınıyor ama kimin olduğunu tahmin bile edemiyorum. Gelen Barış’tı.
-Yine ne var? Dedim ya iyiyim ben. Bak elektriğim de var, suyumda. Ödedim bütün borçları.
-Nerden buldun parayı. Daha kaç defa diyeceğim kardeşine bu kadar yüklenme diye. Oda zor durumda kredi kartlarını zorluyor, senin yüzünden kendi parasını harcayamıyor.
-Ondan değil başkasından aldım. Bunca şeyden sonra niye geldin ki sen? Gelme demedim mi ben sana? Yürü hadi hadi. Git evimden.
-Sana söylemek istediğim bir şey var. Aslında gelmeyecektim fakat bizim Çağrı çok hasta. Bir ara uğramak istersen birlikte gidebiliriz.
Baktım ona ve süzdüm elimden çare gelmezse her zamankinden daha sert çıkışmayacağımı biliyor gibiydi. Eğer gideceğimi bilirse bana merhamet etmeyeceğini de bilirdim. Sabrım taşar gibi oldu hala kapıda dikilmiş bana üzgün gözlerle bakıyordu. Bir şey söylemedim.
-Biliyorum tamam, dedi. Hoş şeyler yaşamadık hiç olmazsa otelden çıkarken çaldığın çakmağı ver. Bana da lazım şimdi hiç mızırdanma. Yazmayacağım ama geri dönmek için elimden geleni yaparım.
-Geri dönmek mi, nereye? Niçin? Şimdi olduğun yerde mutlu olmalıydın.
Dönüp gitmesi bir oldu. Kaçmak her zaman en iyi cevap olmuştur Barış’ta. Bir kere de olduğu yerde kalsa şaşıracaktım belki de. Onun hayatındaki en büyük değişim de kalakalmak olmalıydı. Yapamadı. Kalakalamadı. Biz yapardık, o değil.
Üstümü değiştirip dışarı çıktım. Hava soğukluğuna aldırmadan yürüyordum. Birden tanıdığım kitapevi karşımda belirivermişti. Nasıl oldu da süratsiz hızsız iki saatlik yolu iki dakikada almıştım. İçeri girdiğimde ne alıcağıma karar veremiyordum. Aklımda da bir kitap ismi belirmemişti henüz. Alt kata indim hala kitapların kokusundan bayılacak gibi oluyordum. Az daha durayım mı derken gözüme bir kitap çarptı. “Veba.” Hiç tereddüt etmeden aldım çıktım kapıdan. Lazım mıydı çok? Belki. Okumak için hevesli miydim? Kaldırmalı mıydım tüm duvar statü ne var ne yok? Azımsanacak kadar var mıydım başkalarının gözünde yoksa kapılıp gidecek miydim şuradaki duran otobüse? Binme zamanı. Öğrenci kartıyla binmiştim tabi ki. Öğrenci miyim acaba diye sorgularken yaşlı bir amca yer istedi benden. Vermesen ayıp oluyordu gaziymiş kendisi. Klasik züppelikti benimki alıştım sayılır. Ayakta dururken çakılı kaldığım yere baktım tekrardan. Çağrı mıydı o? Hasta değil miydi? Çok hasta? Otobüsten inip hızla koşarak yanına yaklaştım. Kalp çarpıntımı duyabiliyordum kulaklarımda. Nefessiz kalmıştım öfkemden. Bir el atarak yapıştım sırtına. Tekme tokat indiriyordum ne varsa. “Dur,yapma” diye çemkiriyordu bana. Ne çare…
-Hak mı bu şimdi yaptığın ne diye vurup duruyorsun?
-Yok senin ki değil daha yarım saat önce Barış geldi hastaymışsın ziyaret etmeliymişim.
-Vurmak mı oldu şimdi tüm ve tek çözümün.
-Hayır, dedim. Bir tuhaflık hissetmiyor musun sende? İçinde beliren korkuyu.
Çağrı’ya doğru bakıyordum cevap vermedi bi süre. Bakıştık. Sanki içimde kötü giden gidişatın henüz tabloya çizilmemiş resmi vardı.
-Tamam o halde yeniden başlayalım. Sen, ben, Barış. Tam olması gerektiği gibi yeniden hiç yalan, dolandırıcılık, ikiyüzlülük yapmadan. Sade olalım. Kalması gerektiği gibi kalalım sonrasına bakarız, dedim.
Suratıma o andan itibaren yabancı gibi bakmaya başlamıştı. Yeniden başlarsak her şey şayet otel soygunlarından, kitap hırsızlıklarından, birbirimizi sırtından vurmadan yaşayabileceğimize inanmak ister gibi duruyordu ya da inanmak isteyen bakışlardı tek çözümüm evet tek çözüm buydu şimdi. Sonrası ne olacağı umurum da değildi.
-Kazanmak isterdin her zaman, şimdi ne değişti, diye sordu.
-Kazanmayı sürekli istiyorum bu değişmez koşulum. Fakat yeni hayatın bana vereceklerini de merak ediyorum. Sende etmiyor musun?
-Değişimden söz ediyorsan belki. Kazanmanın amacına uygun hareket etmeliyiz ya nerden başlayacağını öğrenebildin mi?
Bunu düşünmemiştim yeniye alışmanın çabasını hiç düşünmemiştim. Yeni hayat dediğim her şey yeni hayatım mı yoksa kalan hayatımın devamımı olarak kalacaktı. Hangi hayat benim için geçerli ve benim olacaktı karar veremedim.
